Başrolde Rosamund Pike’ın yer aldığı I Care A Lot filmi öncelikle mükemmel isim ve ana karakter ikilisiyle dikkat çekiyor. Konusu muhteşem, biliyorum bu film hakkındaki yorumları merak ediyorsunuz. Hemen geçeyim.
Daha önce benzer bir rol ile Gone Girl filminde izlediğimiz Rosmund Pike, 2020 yılında en iyi kadın oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterilmişti. Ancak ödülü Still Alice filmindeki rolü ile Julianne Moore’a kaptırmıştı.
Şimdi I Care A Lot film konusu nedir ona bakalım. Kendi çapında “başarılı” bir vasi olan Marla Grayson (ki isim seçimi çok başarılı tam tuttuğunu kopartabilecek bir isim), özellikle artık bakıma muhtaç yaşlıları, anlaşmalı olduğu huzurevine yatırarak tüm mallarının mülklerinin kontrolünü eline geçiriyor.
Bütün olay bundan sonra başlıyor. Çünkü bu kontrol altına aldığı malları birer birer satarak köşeyi dönmeye başlıyor. Demin anlaşmalı olduğu huzurevi demiştim ya, orada tıpkı ana karakterimiz gibi kurtlar var. Belli bir pay alıyorlar ve gelen yaşlıyı, mallarını unutacak hale getirmek için Marla’ya yardımcı oluyorlar.
Sonunda Marla kimsesi olmayan yaşlı bir kadın buluyor, ki bu onun için tam bir nimet. Yaşlının sapsız üzüm olması demek, çok daha az problem demek. Çevirdiği dolabın çok daha zor anlaşılması demek.
Bu nimeti hemen apar topar huzurevine yatırıyor ancak kısa bir süre sonra anlaşılıyor ki kadın aslında sapsız üzüm değil. Bu noktada Marla’nın başı tıpkı kendisi gibi kötülüğe gönül vermiş bir çete üyesiyle derde giriyor.
I Care A Lot filminin konusu bu kadar diyelim ve yorumlar kısmına geçelim çünkü bundan fazlası filmi izlememiş olanlar için spoiler olur.
I Care A Lot Film Yorumları
Biliyorsunuz son zamanlarda (elbette) Amerika’da başlayan azınlık politikası, #metoo hareketi, eşcinsellik olumlaması, body positive gibi akımlar sinemaya ve diğer ülkelere de yansıyor.
Artık yeni çıkan çoğu filmde mutlaka bir siyahi (saf veya iyi veya aşık olunan), bir eşcinsel çift veya güçlü bir cüceye rastlamamız kaçınılmaz. Bu film de tüm bu kriterleri yerine getiriyor.
I Care A Lot film yorumları bölümünde çok fazla gömmek istemiyorum aslında çünkü iyi yanından bakmak istersek film ritmini hiç kaybetmiyor yani sonuna kadar merakla izletiyor ancak önemli bazı sorunları da içeriyor.
Mesela rahatlıkla kandırılan (elbette siyahi) yargı insanı tüm kararları veriyor ve aşırı saflıkla Marla’nın tüm taleplerini yerine getiriyor.
Marla’nın eşcinsel olması karakterin hikayesi açısından iğreti durmuyor. Çünkü çok güçlü ve tek başına ayakları üzerinde durabilen, karşısına çıkan erkekleri ezebilen bir yapıya sahip.
Gelelim cüceye. Çünkü siyahiyi koyduk filme (tamam), eşcinseli koyduk (o da tamam) şimdi bir azınlık daha lazım ki iyice politik doğruluğu yerine getirmiş olalım. Bu noktada karşımıza Peter Dinklage çıkıyor. Ve elbette güçlü bir çete lideri olarak çıkıyor.
Gerek var mıydı? diye düşünüyorum böyle şeylerle karşılaştığımda. Yani gerçekten bu karakteri başkası oynasaydı film veya senaryo bir şey kaybeder miydi? Bu şekilde ne katkısı olmuş? Bu soruyu sorduğumda daha mantıklı düşünebiliyorum açıkçası.
Gece Yarısı Gökyüzü filmi gibi insanı heyecanlandıran ama içinde çok eğreti duran ögeler barındıran ve sonu itibarıyla tatmin etmeyen bir film.
Imdb puanı 6.2 (Mart 2021 itibariyle) belli ki izleyici de bazı şeyleri sevmemiş. Ki film aslında çok güzel başlıyor. “Bu hayatta iyilikle bir yere gelemezsin” mottosu vurgulanıyor. Alışık olduğumuz “sen iyi ol, bir şekilde iyilik de seni bulur” kafasından uzak olması dikkat çekiyor ve bizi heyecanlandırıyor.
Peki filmin sonunda ne oluyor? Henüz izlememiş olanlar için bu kısmı söylemeyeceğim ama madem böyle bir motto üzerine kuruyorsun e bunu devam ettir o zaman. I Care A Lot filminin sonu tam bir fiyasko bu açıdan. İzleyiciyi o noktada kesinlikle tatmin etmiyor. Her şeyi bir araya getirdiğimizde (ki filmde de getirmeye çalışarak filmi çorba etmişler) benim puanım da 6/10.